Geçtiğimiz hafta hem yabancı hem de Arap gazetelerinde savaştan dolayı Gazze’den Mısır’a geçmek isteyenlerin simsarlara ve komisyoncu şirketlere takıldığına yönelik haberler yer aldı. Bu haberlere göre, Gazze’den Mısır tarafına geçmek isteyen Filistinliler kişi başı 10 bin dolar civarında para ödemek zorunda kalabiliyor.
Özellikle de Mısır’ın Refah Sınır Kapısı’ndaki tutumları Arap gazetelerinde sürekli eleştirilen konulardan birini oluşturuyor. Çoğu yazar ve aktivist, Mısır’ı Refah’tan insanların geçişleri (yaralılar dâhil) ve Gazze’ye yardımların ulaştırılması konusunda İsrail’in onayına göre hareket etmekle suçluyor. Kimi yazarlar da, savaş devam ederken Gazze’den çıkmak isteyen kişilerin komisyonculara veya simsarlara para vermek zorunda kalmasının Mısır yönetiminin bilgisi dışında gerçekleşemeyeceğini iddia ediyor.
‘Ancak parası olan gazze’den çıkabilir‘
Gazze’ye yönelik savaşın üzerinden 100 günden daha fazla bir sürenin geçmesinin ardından ve Gazze’deki yaşam koşullarının gün geçtikçe daha da kötüye gitmesiyle beraber gerek Gazze içerisinden gerekse dışarıdaki Filistinlilerden, Mısır’a geçmek isteyen Gazzeliler’in şirketlere ve simsarlara ödemesi gereken meblağlar için yeniden yardım çığlıkları yükselmeye başladı. Bu simsar görevi gören şirketlerden birisi Mısır yönetimine oldukça yakın bir iş adamına ait. Son olarak İngiliz The Guardian gazetesinde yayınlana bir haberde, Gazze’den Mısır’a geçmek isteyenlerin geçiş işlemlerini yürüten bir komisyoncu şirketin varlığından bahsediliyor. Yine hem söz konusu gazeteye hem de bazı sosyal medya hesaplarına göre Gazze’den Mısır’a geçmek isteyenlerin kişi başına ödemeleri gereken para 10 bin doları bulmuş durumda. Son dönemlerde bazı Mısırlı hukuk örgütleri bu konuda bir soruşturma yapılmasını talep etti.
Refah Kapısı’ndan giriş ve çıkışların kontrol edilmesi, İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşının başlangıcından bu yana net olmayan tartışmalı konulardan biri oldu. Teorik olarak sınır kapısı, İsrail işgalinin 2005 yılında tek taraflı geri çekilme planı olarak bilinen planı uygulamaya koymasından bu yana Mısır ve Filistin tarafı tarafından ortaklaşa kontrol ediliyor. Mısır ve Filistin tarafları arasında sınır geçişleri konusundaki işbirliği, Hamas’ın 2007’de Gazze Şeridi’nde iktidara gelmesinden sonra uzun süreli gerilimlere sahne oldu.
Son zamanlarda başta Katar olmak üzere uluslararası girişimler Refah sınır kapısından ferdi geçişlerin kolaylaştırılmasına yardımcı oldu. Özellikle de yabancıların veya çifte vatandaşlık taşıyan kişilerin Refah sınır kapısından geçişleri kolaylaştırıldı. Bu bağlamda hazırlanan listeler Mısır tarafına teslim edildi ve yine bazı haberlere göre Mısır İsrail’in onayını almak için bu listeleri İsrail’e gönderdi. Bu da geçiş için Filistin tarafında bekleyenlerin sayısında büyük bir artış olmasını beraberinde getirdi. Uzun süren saldırılar ve Gazze Şeridi’nde sivillerin karşı karşıya kaldığı ve birçoğunun kenti terk etmek zorunda kalmasına neden olan zorluklar, Gazze ile Mısır arasında bu konudaki sömürü şebekelerini aktif hale getirdi. Güvenlik açısından bu kadar hassas bir sınır bölgesinde, Mısır resmi tarafındaki aracıların yardımı olmadan bu tür yasa dışı eylemlerin gerçekleşmesi mantıksal olarak imkânsızdır. (Mutaz El Faceyri / El Arabi El Cedi Gazetesi)
‘Suriye: İran ve İsrail arasındaki askeri çekişme sahası’
Suriye, İran ve İsrail arasında askeri bir rekabet alanına dönüşmüş durumda. İran, Suriye’ye silah ve üst düzey askeri isimleri göndermeye devam ederken İsrail ise İran’ın Suriye’deki askeri varlığını hedef alma stratejisini sürdürüyor ve İran Devrim Muhafızları’ndan veya Tahran’a bağlı milislerden üst düzey isimleri hedef alıyor.
İran ve İsrail arasındaki bu askeri çekişme, ülkesinin İran’ın çıkarlarına hizmet eden bir cephe olmasını istemeyen Suriye cumhurbaşkanı Beşar Esad üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor.
İran Devrim Muhafızları’na bağlı beş askeri danışman, Cumartesi günü İsrail’in Suriye’nin başkentindeki bir binanın tamamını yok eden saldırısında öldürüldü ve Tahran ise bu saldırıya “uygun zamanda ve yerde” karşılık vereceğini açıkladı. Bu açıklama İsrail’in saldırılarına net bir karşılık verilmemesine dayanan içi boş bir stratejidir.
Saldırını yapıldığı nokta Şam’ın batısındaki Mezze semtinde, Suriye’nin bir çok askeri ve güvenlik binası, Filistinli gruplara ait binalar ve birçok büyükelçilik binası burada bulunuyor.
İsrail’in Suriye’deki varlığına yönelik saldırı operasyonlarına karşı, İran yıllardır Suriye’ye daha fazla uzman, militan ve füze göndermeye devam ediyor. Bu mühimmat ve kadrolar Suriye hükümetine yardım için değil, Suriye topraklarında bulunan ve Tahran yönetiminin belli görevler icra eden kendisine sadık gruplara verilmesi içindir.
Geçtiğimiz haftalarda, Devrim Muhafızları lideri Rıza Musavi Şam yakınlarında, Hamas siyasi bürosu başkan yardımcısı Salih el-Aruri Hizbullah’ın kalesi olan Beyrut’un güneyinde, Hizbullah’ın üst düzey kadrolarından Visam Et Tavil yine Lübnan’ın güneyinde İsrail saldırılarında öldürüldü. (Londra Merkezli El Arab Gazetesi)
‘İran saldırılara karşılık verme stratejisini değiştirdi’
İtiraf edilmelidir ki, İran devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü istihbarat şefi General Sadık Ümitzade ve yardımcısı Hacı Golam Muharrem’e yönelik düzenlenen suikast ve Suriyeli mevkidaşlarıyla beraber toplantı yaptıkları evin vurulması, İsrail’e çalışan bir hücrenin yardımıyla, büyük bir güvenlik zafiyeti sonucunda gerçekleştirildi. Zira evin olduğu bölge Suriye’de en korunaklı bölgelerden biri ve bu durum, güvenlik önlemlerinin gözden geçirilmesini gerektirmektedir.
Söz konusu suikast operasyonunun, İran’ın Erbil’de Mossad’a bağlı bir binaya düzenlenen füzeli saldırısı ve Suriye muhalefetine yönelik İdlib’teki son saldırılarına karşı bir misilleme olması büyük bir ihtimaldir.
Şu an ortada duran soru, İran devrim Muhafızları’nın bu suikast saldırılarına karşı hemen bir cevap verip vermeyeceğidir. Ya da bu karşılık nerede olacak. İsrail’in içinde mi yoksa dışında mı? Yine füze saldırısı mı olacak yoksa söz konusu muhtemel karşılık müttefik unsurlar üzerinden mi verilecek?
Bu sorulara herhangi bir cevap vermek oldukça zor çünkü bu tip intikam amaçlı askeri operasyonlar büyük bir gizlilik içinde yürütülür. Ancak Erbil ve İdlib saldırılarına bakıldığında İran’ın bir karşılık vermekte gecikmeyeceğini söyleyebiliriz. Zira İran’ın artık daha hızlı ve etkili karşılık vermeye dayalı yeni bir strateji takip ettiği kesindir. Kim bilir bu durum belki birçoklarının öngördüğü büyük bir savaşa hazırlık stratejisidir. (Abdülbari Atvan / Rai Al Youm Gazetesi)